Hakkımda
Bu blogda sanatın deneyimleyebildiğim her alanından edebiyata, toplumsal sorunlardan dünyada gezip aşık olduğum ülkelere, kişisel serüvenlerimden yoga deneyimlerime kadar kalbimde ne varsa bulacaksınız.
En zor şey, ruhunu su yüzüne çıkartmak ve şeffaflıkla paylaşabilmek galiba ama çok heyecanlı ve ilk kez niyetliyim.
Kimdir Burcu derseniz, buyurunuz hakkımda birkaç şey:
1984 yılının Nisan ayında doğdum. Günlerden Cuma, tarih 13! Doğum sürecimde de hayatımın her evresinde olduğum gibi inatçıymışım. Kendimi bildim bileli bir eve, şehire, ülkeye ait hissetmedim; sanki dünya üzerindeki her metrekare benimmiş hissiyle nefes alıyorum.
İlkokulu babamın görevi nedeniyle Kütahya’da, ortaokul ve liseyi ise Ankara Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nde okudum. Sonra Ankara hayatım devam etti ve lisansımı Bilkent Üniversitesi’nde ekonomi bölümünde tamamladım. Okumak, araştırmak ve öğrenmek benim için hiç azalmayan bir tutkuydu. Öyle ki lisans derecemden sonra burslu olarak İstanbul Bilgi Üniversitesi pazarlama iletişimi bölümünde yüksek lisansa devam ettim. Yetmedi, şimdi de toplumsal cinsiyetçilik ve kadın hakları üzerine ikinci bir yüksek lisans ya da doktora programı araştırıyorum. Yaşadığım coğrafyadaki sorunlara pasif tepkilerden ziyade, daha aktif bir çözüm üretme aşkı ile doluyum uzunca bir süredir; bakalım hayat bana bu konuda da ne güzellikler gösterecek!
Büyüyünce ne olacaksın sorusuna ilkokulda verdiğim ‘Dansöz’ yanıtım; liseye adım atmamla birlikte ‘Güçlü kadın’a dönüştü. Üniversitede ise gücün başarıdan geçtiğini gözlemledim ve mezun dahi olmadan kurumsal şirketlerde işe başladım. Ben çalışıp, ürettikçe; sağ olsun hayat da bana bunun karşılığını başarı olarak verdi. 14 yıl neredeyse hiç ara vermeden, global faaliyet gösteren şirketlerin farklı birimlerinde görev yaptım. Markalar yarattım, şirket satın aldım, iş geliştirdim, süreç yönettim. Bir baktım ki günde ortalama 16 saat çalışıyor, yeri geliyor haftada üç ülkeye toplantıya gidiyor ve 30 yaşıma bile gelmeden 145 ülkenin stratejisine karar veriyorum!
Bugün geldiğim noktada öğrendiğim şey: Mutluluk ve başarı kelimelerinin anlamını tam olarak deneyimleyebilmek için ‘Denge’nin çok kıymetli olduğu! Artık iş ve özel hayatımın daha dengede olduğu; yaşama daha sağlam köklendiğim bir hayatım var. Tabii ki yine çalışıyor, üretiyor fakat tüm bunlara kaynak yaratabilmek için hayatıma, kendime ve bedenime de zaman ayırıyorum. Hem daha keyifli çalıştığım hem de daha fazla alana katkıda bulunduğum bir kapı açtı bu bakış açısı bana. Dünyaya bir daha gelsem tereddütsüz yine aynı işi yaparım ve aslında tam da bu şekilde yaparım! 💫 Ah, ne de güzel kişinin tüm o dikenlerle beslenip, en sonunda kendine en iyi gelen yolu bulabilmesi.🌿
Bu noktaya ve bilinç seviyesine gelmem anlık ve kolay olmadı tabii ki. Hatta dürüst olmam gerekirse, çeşit çeşit yollardan geçtim. Fakat asıl aydınlanmam yoga vesilesi ile içime bakabilme cesaretimle oldu. Çok bunaldığım, hayatımı / kimliğimi sorguladığım bir dönemimde yoga ile tanıştım. Beni sakinleştiren, yavaşlatan, 30’lu yaşlarımda ilk kez kalbime, duygularıma kulak vermeme vesile olan yoga.. Aralıklarla küssek ve sırtımızı dönüp, uzak dursak da birbirimizden; özümüzde sıkı iki arkadaşız aslında kendisi ile. Yakın zamanda öğretmenlik eğitimimi tamamlayarak, felsefesini kendi içimde bir basamak ileri adımlamaya niyet ediyorum. Bu da başka bir heyecan ve hayat güzelliği!
Kendimi bildim bileli ne bulursam okuyorum, herhangi bir ayrım yapmadan her türden film ve sahne sanatı izliyorum, şehir şehir geziyorum, dans etmeye bayılıyorum ve dilimin döndüğü kadar bunları yazıyorum.
Hikayem ve yolum elbette bitmedi.
Bugün 36 yaşındayım. Hayata, nefes almaya sonsuz bir aşkla bağlıyım. Yaşadığım her anı şükür hissi ile deneyimliyor ve avucumun ortasında duran her şeye kıymet veriyorum. Sade, basit ve fonksiyonel eşyalı hayatın kıymetini savunuyorum. Yeşile, maviye aşık olarak yaşıyor; çıplak ayakla taze çime ve toprağa basmaya bayılıyorum. Naçizane dünya güzeli bir ailem, tüm kararlarımda bana cesaret veren aşık olduğum bir adam, gülmeden duramayan dört ayaklı bir oğlum, yıllardır hiç kopmadığımız kardeşimden farksız bir dostum var. Buradan hayatıma dokunmuş herkese ve her şeye şükranlarımı sunuyorum.
Bu sayfalarda okuyacağınız yazılar herhangi bir konu hakkında bilgi vermeyi ya da fikir dayatmasını amaçlamıyor. Bir sürü korkum, yaram, defom, doğru bildiğim yanlışımın yanında; hayata dair inancım ve dünyayı görüş şeklim var. Her şeyi ‘Bence’ ile ifade etmek niyetiyle oturuyorum her seferinde defterimin / klavyemin başına. Sadece kendi ruhumun keşfi ve sakinleştirmeye emek verdiğim dünyamın yine kendime ifadesinin peşindeyim.
Burayı okuyorsanız kalbime dokunacaksınız demektir; sefa getirdiniz! Topraktan yaratıldık, niçin hep birlikte çiçek açmayalım ki?
Sevgi ile,
Burcu Tarhan Çataroğlu
Eylül 2020, Ankara