
Kağıtsız
Amal, doktorun odasındaki sandalyede sanki direk yutmuş gibi dimdik oturuyordu. Etrafındaki yabancı sesler, farklı diller onu korkutuyordu. Çantasının sapını iki yanından çekiştirdiği parmakları bembeyaz olmuştu. Doktor sonuçlara göz attı, sonra başını kaldırıp gülümsedi:
“Hamilesiniz. Tebrik ederim.”
Gözleri kocaman açılmış Amal, dudakları titreyerek sordu:
“Kesin mi?”
“Evet,” dedi doktor. “Henüz çok erken ama sağlıklı görünüyor.”
Derin bir nefes aldı ve birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı Amal. Şaşkınlıkla bakan doktora başını eğerek fısıldadı:
’’Doğuramam…’’
Doğuramazdı. Çünkü ne evi vardı ne de güvenli bir hayatı. Bir gece yarısı, sessizce evinden çıkıp, 1 ay önce Belçika’ya kaçak yollarla gelmiş; bir bodrum katında, küçücük bir odada henüz tanıştığı 3 kadınla birlikte yaşıyordu. İşi yoktu, kimliği yoktu, sigortası yoktu. Hastaneye bile gelmesi bir riskti. Yakalanırsa sınır dışı edilirdi.
Arkasında bıraktığı tek şey, yıllardır onu ezen, her adımını kontrol eden, onu eve kilitleyen kocasıydı. Gözünde hâlâ adamın öfke dolu bakışları vardı ve kulaklarında yumruk sesleri çınlıyordu.
Doktorun ona uzattığı beyaz mendile bakarak kafasını iki yana salladı. Dilini bilmediği yerde, kimliği olmayan biriydi o. Amal biliyordu, kağıtsız birinin hayatında, hayaller hep yarım kalırdı.
Kalemine, neredeyse tüm kitaplarına hayran olduğum Ayfer Tunç’tan ilk yazı dersimi alacağım bugün. Bu kısa öykü de ilk ödevim. Yalın, basit bir motivasyon denemesi..
Aklımdaki hikayeler kağıda gebe, heyecanlar ise hep kalbimde. Bu yolda tekrar öğrenci olmak..
Ve tüm hayallerim gerçek olurken.
Nasıl heyecanlıyım!
25.Ağustos.2025