Genel

Menstrüasyon, Regl, Ay Başı, Adet, Özel Gün, Kanamak – Seç Beğen Al!

Bugün reglimin ilk günü. 

Bugün benim reglimin ilk günü. 

Menstrüasyon, regl, ay başı, adet, özel gün, kanamak. Hangi kelime ya da söz öbeği ile tanımlarsak tanımlayalım bu konunun çoğu kadın için açıkça ve özgürce ifade edilmesi zor bir konu olduğunu düşünüyorum. Şöyle sorayım; kaçımız ‘Bugün yemek yedim.’ cümlesi kadar rahatlıkla bu durumunu ifade edebiliyor? İtiraf edeyim ki ben değil. 

Bu konuyu bugün bu kadar özgürce dile getirebilmek için kendi kalıplarım içinde uzun süre uğraş verdim. Çünkü yıllarca, ilk regl olduğum 13 yaşımdan beri, bu durum bana toplum tarafından ‘ayıp, konuşulması yasak, gizli, günah, kirli’ olarak öğretildi. Öyle ki sadece biyolojik açıdan sağlıklı bir kadın olduğumuz için ihtiyaç duyduğumuz bir malzemeyi, yıllarca siyah poşetlerin içinde ya da gazete kağıdına sarılmış halde satın almak durumunda kaldık köşedeki bakkaldan ya da eczaneden. Yetmez; dinin kadının dinlenmesi, kendine zaman ayırması, bakması için ibadetinden azat eden bir zihniyeti; yine ‘din’ kisvesi altında ‘Adet gören kadın kirlidir(!), ibadet etmesi uygun değildir’e evirdik. Ne üzücü… 

Bugün geldiğim noktada, kadınların hayatlarının rutininde olan bu toplum baskısını tam olarak psikolojik şiddet olarak tanımlıyorum. Orta çağda kadınlara işkenceler yapılmış, bazıları cadı ilan edilmiş, diri diri yakılmış, kazıklara dikilmiş; 21. yüzyılda ise benzer şeyler günümüz koşullarında, farklı formlarda yaşanmaya devam ediyor, ne yazık ki. 

Efendiler! Adet gören kadın temizdir, sağlıklıdır, utanılacak ya da gizli kalması gereken bir şey de yaşamıyordur. Hatırlar mısınız bilemiyorum fakat Rio de Janeiro Olimpiyat Oyunları’ndaki Çinli yüzücü Fu Yuanhui’nün de içinde bulunduğu ekip ‘kadınlar 4×100 metre karışık bayrak yarışını’ dördüncü sırada tamamlamıştı. Performansının düşüklüğünün nedenini soran gazetecilere yaptığı açıklamada ise Fu Yuanhuikameraların gözünün içine bakarak ‘Evet çok iyi değildim, çünkü dün gece regl oldum ve karnım ağrıyor.’demişti! Bunu, tüm dünyanın izlediği bir kameraya bakıp diyebilmişti! Bu konuyu dünya basını da ‘Bir tabu yıkıldı’ başlığı ile bangır bangır vermişti. Bu olay benim için bir dönüm noktasıdır. Çünkü toplumumun ayıp, saklanması gereken bir şey, günah gibi dikte ettiği bir olguyu, benimle yaklaşık aynı yaşlarda olan bir kadın baya baya tüm dünyaya ilan etme cesaretini göstermişti! ‘Demek ki bunu söylemek o kadar da ayıp değil galiba’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. 🥰

Bugün ise ben de bu cesaret örneğini kendimce göstermeye çalışıyorum ve sağlıklı bir kadın olmanın tıbben getirisi olan bu döngüden utanmıyorum. Çünkü mantıklı her insan gibi bunda ‘utanılacak’, gizlenmesi gereken’ bir şey görmüyorum. 

Bu konunun etimolojisine ve biyolojisine bakalım birlikte isterim. Öncelikle toplumun bize öğretildiği anlamsız takma isimlerle değil; yukarıda saydığım kelimeler arasından bir seçim yaparak, konuyu tıp adıyla ele almak istiyorum izninizle. ‘Menstürasyon.’ Yani ‘moon cycle’; bir diğer dille ise ‘ay döngüsü’.  Çoğumuzun (kadın & erkek ayırmıyorum) aşina olduğu, halk arasında kullanılan ay hali, ay başı gibi kavramların nereden geldiğini etimoloji ile biraz olsun açıklayabildiğimi umuyorum. 

Şimdi de bu konuyu biyolojik olarak netleştirmeyi umut ediyorum. Bir ders kitabı bilgisi gibi olacak fakat bilim / bilgi olmadan her konunun biraz eksik kaldığını düşünüyorum naçizane. Aslında bildiğimizin aksine adet olmak, sadece ayda birkaç gün kanamaktan ibaret değil, dört evreli bir döngüdür.*

1. Evre: Kanamanın başladığı ilk gün, adet döngüsünün birinci günü olarak kabul edilir. Kanama birkaç gün devam eder sonra biter ancak döngü devam etmektedir. 
2. Evre: Kanamanın bitmesinden ovulasyona kadar olan evredir. Kanamayı tetikleyen hormonlar düşüşe geçerken östrojen hormonu yükselmeye başlar, bu da rahmi ve yumurtalıkları yumurtlama evresine hazırlar. 
3. Evre: Yumurtlama evresidir. Rahim içindeki dokular kalınlaşır ve embriyonun tutunabileceği hale gelir. Yumurtalıklardan bir yumurta bırakılır ve eğer döllenme gerçekleşirse, gebelik başlar.
4. Evre: Adet öncesi evredir. Döllenme gerçekleşmediğinde, yapılan tüm hazırlık, bırakılan yumurta ve rahim içinde kalınlaşan dokular; yine bu evrede aktif olan progesteron hormonunun yardımıyla, kanama ile birlikte dışarı atılır ve yeni kanama ile, yeni döngü başlar.

Biraz olsun bilgi ile destekleyerek, bunun utanılması, gizli kapılar ardında konuşulması gereken bir durum olmadığını hatta tam tersi her sağlıklı kadının yaşaması gereken bir olgu olduğunu açıklayabilmiş olmayı diliyorum. 

Sevgili kadınlar, menstürasyon dönemimiz kendimizi sevmemiz ve belki bu koşturmalı hayatımızda kısacık da olsa durmamız, kendimize (ruh ve bedenimize) iyi bakmamız gereken kıymetli bir dönem bence.  Bu dönemin kaçınılması gereken değil, tam tersi saygı duyulması gereken bir durum olduğunu iddia ediyorum.

Dünyada bazı şirket ya da kurumların bu cümlemi destekler nitelikte uygulamaları var. Bunun bir kanıtı olarak da bu dönemlerinde kurumsal hayatta çalışan kadınların kullanabilecekleri izin günleri olduğunu biliyorum. Birebir yöneticilik yaptığım dönemlerde eğer ekibimde regl döneminde olan, ağrı çeken ya da o gün halsiz olduğunu beyan eden kim varsa izin verdim. Bunu gurur duyulacak bir bilgi ya da ‘çok iyi bir insanım’ başlığı altında paylaşmıyorum, asla! İhtiyacı olan ve bunu söyleyebilme cesaretine sahip olan her insana (kadın değil) yapılması gerektiğini savunduğum için bu şekilde davrandım ben. Zaten olması gerekenin, doğrusunun bu olduğunu düşündüğüm için sadece. Peki bu izni resmi olarak tanımlayan kaç şirket, kendiliğinden bu izni verebilen kaç yönetici var? Yıl 2021 ve bu sayı ne yazık ki hala büyümeye gebe! Zannediyorum ki bu durum, ataerkil yapıda yönetilen toplumdan kaynaklanıyor. 

Çok iyi hatırlıyorum. Korkunç adet ağrısı çektiğim bir günde yıllık bütçe sunumu yapmam gerekiyordu.  O toplantıda ne rakamda el sıkışılırsa, bütün yıl o bütçe dahilinde çalışabilecek ve üretebilecektim. Sabah hazırlanırken ağrım olmasına rağmen sunum yapacağım için topuklu ayakkabı giymiştim. (Çünkü başarılı iş kadınlığı, önemli bir toplantıda koşul ne olursa olsun güzel olmayı gerektirir!) Bir yandan kasılmalarım devam ederken, bir yandan da 10cm topuklunun içinde ayaklarım şişmiş halde hiçbir şey yokmuş gibi canla başla sunum yapıyordum. Sunum bitti, ben hedeflediğim rakamı aldım ve teşekkür edip, sandalyeme oturdum. O an hissettiğim duyguyu anlatabilmem mümkün değil. ‘Ben ne yapıyorum bu odada, bu masanın etrafına, bu insanların içinde!’ diye düşünmüştüm. Bedenimin ihtiyacı sıcacık battaniyeye sarılıp, termofor altında, kalın çoraplarımla dinlenmekken; ben kasıklarımla korkunç bir kasılma, ayaklarım davul gibi gibi şişmişken, bana ait bile olmayan bir rakam için savaş veriyordum! Çünkü emekçi birçok kadın gibi ben de ‘Regl değilmiş gibi’ davranıyordum. Çünkü iş yerimde böyle bir alanım ve başka bir seçeneğim mevcut değil gibi geliyordu. Aslında ben o gün reglimi yok sayarak, erkek egemen bir şirkette ‘eşit, güçlü, başarılı’ bir Burcu konumlayarak, kadın olmamı yok saydığımı yıllar sonra fark ettim. 

Bugün ise tam tersi olarak bedenimin ne istediğini dinlemeye çalışıyor ve ihtiyaçlarına cevap veriyorum. Hep diyorum, paşa gönlünüzü seviniz. Ayda 1 gün bile olsa onu şımartınız. İnsan olmak, kişinin kendine kıymet vermesi sevginin ilk adımı gibi geliyor bana. Hepimizin sorunları, kayıpları, çözemediği travmaları var. Ama bu duruma ağlayıp, kötümser olmak yerine; onları çözmek için psikolojik bir destek almak ve şefkat ile yaklaşmak daha doğru geliyor bana. Bu kadın ya da erkek değil, sanki insan olmakla ilgili gibi.. 

Bizim büyüdüğümüz toplumda menstürasyon zamanı için kullanılan en yaygın tabirlerden biri: ‘Hasta olmak’. Lise hayatım boyunca kendimin de bu tabiri kullandığını itiraf ediyorum. Ne zaman ki kadın olmayı, toplum ve kadın olgularını sorgulamaya başladım, bunun bir ‘hastalık’ olmadığını fark ettim ve kullandığım dil de zamanla değişti. Çünkü hayır, hasta değildim. Hasta değilsiniz! Çünkü dünya üzerindeki yaşayan her kadının her ay, durmadan, herhangi bir ara olmadan ve aynı frekansta hep aynı ‘hastalığı’ yaşayabilmesi mantık olarak kimseye doğru gelemez. O nedenle bu bir hastalık değil, sadece tıbben kadın olmanın doğası, normali. Kimsenin size ve kız çocuklarınıza bunu bir hastalık olarak empoze etmesine izin vermeyin lütfen. Ve dilinizi, kullanım şeklinizi değiştirmenizi öneriyorum. Zira ağız ne derse, beden onu duyuyor. 

Bugün yazımın ilk iki cümlesini özgürce, toplumdan utanmadan yazabiliyor ve bunu okuyan herkesle paylaşabiliyorum. Belki de siz ve kız çocuklarınız da açıkça dile getirmeli bunu, ne dersiniz? Belki insanların gözlerinin içine bakarak, tıpkı Çinli olimpiyat yüzücüsü gibi, biz de kendi dünyamız ile paylaşabilmeli ve normalleştirmeliyiz kadın olmayı bu ataerkil toplumda. Ve bununla beraber haklarımızı da istemeye başlayabiliriz belki de.. Bir yerden başlansa, birlik olunsa bana hala mümkünmüş gibi geliyor toplumsal değişim. Benim hala umudum var 💫 (MFÖ)

Dilerim ki bu yazı bir kız çocuğunu cesaretlendirsin ve bir kadına ışık olsun.

Sevgi ile kalınız. 🌿

*Adet evreleri ile ilgili bilgi yuvalunacom instagram hesabının 29.Ocak postundan alınmıştır.

Nisan, 2021 Ankara

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial