
Sağlıkla Yaşasın, Güzel Yaş Alsın 🐾
Bir süredir aklımda olan bir konu var: Bu çocuk yıllardır paketin içinden çıkan yuvarlak yuvarlak bir şeyler yiyor. Hem de her gün onunla besleniyor. Peki bu çocuğun katır kutur yediği bu kahverengi ‘Şey’ ne? İçinde ne var, uzun ve sağlıklı yaşaması için onu ne kadar destekliyor bu ne idüğü belirsiz şey?
Hug’ın ailemize dahil olma hikayesini paylaşmıştım. (Okumamış olanlar için buyurunuz efendim: Sarılmak) Evimize geldiği ilk günden itibaren tabiri caizse, kim ne önderdi ise denedim yemek olarak. Neredeyse tüm markaların çeşit çeşit mamalarını kullandım; tatmin olmadım, yeri geldi farklı kuru mama çeşitlerini birbiri ile karıştırarak verdim oğlana. İçinde ne olduğunu anlamak için tadına bile baktıklarım olduğunu itiraf ediyorum. 🙈 – Arkadaşlığını kesmek isteyen olursa, anlayışla karşılarım. ☺️
Hug ilk geldiğinde ciddi bir tüy problemi vardı. Hatta veterinerinin söylediğine göre köpeklerde iki çeşit tüy olurmuş ve bizim oğlanın alt tüyü neredeyse yokmuş. Jojoba yağları ile masajdan, özel tüy mamalarına kadar neredeyse her şeyi denedim. Sonuç: Dönemsel bir iyileşme mevcut olsa da korkunç bir tüy dökme durumu hep hayatımızın baş köşesindeydi. Koltuk, halı, parke, yatak her zaman tüy içindeydi. Evdeki yaşam alanımız en son önceliğimiz aslında, asıl konu ‘Neden bu çocuğun böyle bir tüy dökülme problemi olduğu’ydu.. Ne yaparsak yapalım, tüyleri sert ve bir türlü parlamıyordu. Açıkçası çevremden ya da internetten ne duyduysam, önerilen ne varsa yıllar içinde denedim. Muhtemelen yaptıklarımın da yarısı anlamsız ve gereksizdi. Hatta belki de çocuğu stresse sokmaktan öteye gitmedi.
Bir süre önce barf ya da raw besleme diye bir konu ile tanıştım. Baya baya çiğ et yediriyorlardı evlatlara. Bunun blogları, siteleri hatta üreticilerinin mevcut olduğunu öğrendim. Sonra da cehaletime şaştım kaldım! Bir köpeğin kanlı kanlı bir eti yemesi ilk duyduğumda tuhaf gelse de paylaşılan bilimsel sonuçlar ve global araştırmalar oldukça dikkat çekiciydi.
Bu yazıda amacım kimseye bilgi vermek ya da ‘Ben yaptım, siz de deneyin’ gibi bir dikte asla değil. ‘Ben yaptım, memnun kaldım; siz de bir gün denemek isterseniz, buyurun bildiklerim.’ paylaşımı ile klavyede dolaşıyor parmaklarım nacizane.
Öncelikle ilk çıkış noktamdan başlayayım isterim. Raw ne, barf ne? Bu konuyu internetten bulduğum kadarı ile paylaşıyorum: Raw beslenme şeklinde sadece çiğ et ile besleniyor çocuklar, sebze ve meyve yok. Barf besleme şeklinde ise sadece çiğ etin uzun dönemde sağlıklı olmayacağı savunuluyor ve dengeli bir beslenme için sebze, meyve ve destek vitaminlerin de gerekli olduğu iddia ediliyor.
Bu konuda biraz araştırma yaptıktan sonra, ben barf beslemeyi denemeye karar verdim ve sosyal medya üzerinden denk geldiğim bir markadan sipariş verdim. Gelelim paketli bir hazır mamanın bize maliyeti kısmına: 2021 yılında 1kg mamanın ortalama maliyetini 100TL gibi düşünebilirsiniz! Bizim 30kg oğlanın ayda yaklaşık 13kg mama yemesi gerektiğini söyleyen bu üreticiye göre, toplam maliyeti varın siz hesaplayınız efendim. 😳
Gerçekten sadece denemek için sipariş verdim. Hem neymiş ne değilmiş bakayım hem de sağlığında bir değişiklik var mı gözlemleyim istedim. Belki sadece bizim oğlana özgüdür fakat bir ayın sonunda ana problemimiz olan tüyler yumuşadı ve dökülme ciddi oranda azaldı. Hatta eve gelen yardımcımız ‘Abla yastıkların içi bu sene boş kalacak’ esprileri yaptı.🤩 Tabii ben mest!
Hal böyle iken, beni aldı bir araştırma. Bir yandan blogları ve global araştırmaları okudum, videoları izledim bir yandan da çiğ besleyen köpek sahipleri ile konuşmaya başladım.
Bu arada da satın aldığım hazır mamalar bitti. Ben de ‘Hadi bakalım Burcu! Kendine, Cem’e bir kap yemek yaparken bin dereden su getirirsin ama konu evlat!’ dedim ve sıvadım kolları! Tüm bu araştırmalarım sonrasında kendimce elde ettiğim bilgileri ve bugün itibari ile Hug’ı nasıl beslediğimi ihtiyaç duyan herkesle paylaşmak isterim. Bir çocuğu bile faydam olabilirse, ne mutlu bana! 💕
Öncelikle çiğ beslemenin en temel kuralı içeriğindeki malzemelerin matematiği. İçindeki et miktarı evladınızın ağırlığının 1% – 2% arasında olması gerekiyor. Bu oranın ne olacağına ise yaş, kilo durumu, hareketlilik gibi kavramlara göre karar verebilirsiniz. Ama günlük olması gereken et miktarının 1%’in altı ve 2%’nin üstü olmamalı diyor uzmanlar. Etin ne olacağının detayına geldiğimizde ise ilk cümlem: ‘Sen ne yiyorsan o, güzel kardeşim.!’ Siz kırmızı et, balık, tavuk, hindi ya da sakatat yemiyor musunuz? Çocuğunuza da aynısını verin.
Hug üzerinden örnek verecek olursam: Bizim ayı 30kg. Ön ayaklarından geçirdiği rahatsızlık nedenli de kilo vermesini istiyoruz. O nedenle 30kg’ın 1%’i kadar yani 300gr et olmalı bir günlük yiyeceği yemeğinde. Bu 300gr’ı da istediğiniz gibi doldurabilirsiniz. Ben Hug için bu ay aşağıdaki çeşidi kullandım:
*150 gr dana dana kıyma (kuşbaşı da olabilir.)
*100 gr hamsi (sardalye ya da mevsimine / maliyetine göre başka bir balık da olabilir.)
*50gr dana ciğer
Balık için hatırlamak istediğim bir konu mevcut. Balıkçıdan alırken başı ve kılçığı çıktıktan sonra kalan balığın 50gr olmasını unutmayın lütfen. Yoksa benim ilk ay yaptığım gibi mamaların yarısında balığınız biter ve boş kap size siz boş kaba bakar durursunuz. 😜
Nasıl biz yediklerimizde çeşitlilik arıyorsak, tabii ki her ay etin bu içeriği değişebilir. Değişmemesi gereken tek şey: etin toplamının 300gr olması. (Bu rakam 30kg evlat için, siz kendi köpeğinizin kilosuna göre belirleyeceksiniz bunu.)
Etimizi hazırladık. Sıra sebze içeriğinde! Buradaki ana konu: Mevsimde ne varsa, siz ne yiyorsanız onu koyabilirsiniz. Yeşil kabak, havuç, brokoli, yeşil fasulye, ıspanak, kereviz, vb. Kendiniz o ay ne yiyecekseniz, yarım kg fazla alın manavdan; çocuğunuzun yemeğine koyuverin! Hug için her öğüne kabının alabildiği kadar sebze koyuyorum ben. Bu da yaklaşık dört çorba kaşığına denk geliyor. Kimi çocuklar pişmemiş sebze yemiyormuş (haspalarım 😍), ben çiğden koyuyorum, bizim oğlan da yalaya yalaya yiyor vallahi! 😋
Eti koyduk, sebze ekledik; şimdi de sıra bağışıklığı ve iyi dışkılamayı desteklemekte: Çekilmiş keten tohumu ve zerdeçal karışımından bir tatlı kaşığı ve aynı miktarda soğuk sıkım zeytin yağı da ekledik mi mama hazırdır efendim💪🏻

Bu şekilde yazınca zaman anlamında bir külfetmiş gibi görünse de benim oğlanın bir aylık mamasını yapmam yaklaşık 40dk’mı alıyor. Hem de bu zamana gıdaların hazırlığı, mutfağın temizliği de dahil.
Haftada 1-2 gün de bir su bardağı kefir / yoğurt ve bir adet haşlanmış yumurta (kabuğu ile) veriyorum. Ayda bir kere de diş sağlığı için verdiğim kemikli eti, çimlerin üzerine yayılıp çatır çutur yiyor bizim ayıcık.🤩
Bu beslenme şekline geçişte en zorlanacağımı düşündüğüm konu gıdanın saklama koşullarıydı açıkçası. Hazırlanan mamayı nasıl muhafaza ve servis edeceğim, buzluğa nasıl sığdıracağım konusunda çekincelerim vardı. Kap konusunu pandemi nedenli internetten çözdüm ama çok daha ucuza mahalle arasındaki züccaciye / mutfak eşyaları satan dükkanlarından da temin edebilirsiniz diye tahmin ediyorum. Ben 500gr’lık mikrodalga fırın için kullanıma uygun olan şeffaf kap ve kapağından aldım. Mikrodalga fırına uygun kaplar, ısıya dayanıklı olmaları nedenli bulaşık makinesinde de yıkanmaya uygun oluyormuş. Bir yaşıma daha girdim, bakalım bu oğlan için daha neler öğreneceğiz.😆
Oğlanın yemeğini hazırladık, bulaşık makinesinde yıkanmaya uygun kaba koyduk ve kapağını kapattık. Sıradaki soru: Nasıl muhafaza edeceğim? Her şeyden önce ilk mamayı hazırladıktan beş gün sonra kullanabileceğinizi paylaşmak isterim. Hazırladığınız yemeklerin, -20 ile -24 derece arasında buzluğunuzda minimum beş gün sterilize olması gerekiyor. Tüketileceğiniz günden bir gece önce buzdolabının normal kısmına alarak çözülmesi sağlayabilirsiniz. Sonra da buzu çözülmüş mama hop çocukların midesine! Bizim evde bu konu bir şekilde otomatiğe bağlandı. Bir sabah bir akşam olmak üzere günde iki kere yemek veriyoruz Hug’a biz. Akşam yemeğini yedikten sonra yani mevcut mama biter bitmez, hemen ertesi günün kabını buzluktan buzdolabına alıveriyoruz.
Maliyet kısmına geldiğimizde ise oğlanın bir aylık yemek maliyeti şimdiye kadar bu reçete ile 500TL’yi geçmedi. Paketleme kapları da kullan at olmadığı için çevreye atık oluşturmamanın haklı gururunu da yaşıyoruz bir yandan.🤟🏻Çevre bilinci, atık kullanımı ve sürdürülebilirlik gibi konulara ilgili duyuyorum bir süredir. Zira ütopya olarak okuduğum kitapların bir gün gerçek hayatım olmasını istemiyorum.
Çiğ beslenme ile ilgili sonuca gelirsek, her şeyden önce oğlanın ne yediğini biliyorum artık. Yolda / sokakta durdurup ‘Tüyleri çok güzel, sağlıkla parlıyor, ne ile yıkıyorsunuz ya da ne sürüyorsunuz’ diyenler oldukça biz zevkten dört köşe oluyoruz! Hug’ı hem sabah hem akşam yaklaşık bir saat yürütüyor ve evimizin yakınındaki parkta kendi arkadaşları ile sosyalleştiriyoruz. Aklımıza geldikçe de bol bol taramaya çalışıyoruz. Bu taranma hem oğlanı sakinleştiriyor hem yıkanma frekansını azaltıyor hem de ölü tüylerinden düzenli olarak arındığı için derisinde egzama, vb gibi sorunlar yaşamıyor.
Bu beslenme ve yaşam şekli oğlumuz için iyi olduğunu düşünerek benim bulduğum bir yöntem. Mutlaka daha iyileri ya da daha sağlıklıları olabilir tabi ki! Sizin de bu konuda paylaşmak istediğiniz bilgiler varsa öğrenmekten / sohbet etmekten memnuniyet duyarım. Çocuklar güzel yaşasın, iyi beslensin, sağlıklı yaşlansın ve uzun uzun bizimle birlikte olsun istiyorum. Neye ne zaman ihtiyaç duyarsanız ya da bu konuda sormak istediğiniz bir şey olursa bana her zaman buradan ulaşabilirsiniz.
Sağlıkla yaşayalım, güzel yaş alalım.
Çok sevgiler.
3 Nisan, Cumartesi.
Evdeyiz, hafta sonu karantinasındayız.
Cem, II. Dünya Savaşı belgeseli izliyor, Hug bizim yatakta boylu boyunca uzanmış, ben ise masa başında bu yazıyı yazıyorum. Ne güzel çekirdek aile 💫